Single post

melike şimşek yazıları

Yeniden Sahnelenmekten Yorulmayan Bir Oyun: Travma


Esma, babası madde bağımlısı olan, kendini bir şekilde madde kullanımından uzak tutmayı başarmış ama partner seçimini hep alkol-madde bağımlısı erkeklerden yana kullanmış bir kadın.

Mehmet, katatonik şizofreniden mustarip bir annenin oğlu. Hayatı boyunca annesinin bakımını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bakıma muhtaç kadınlarla birlikte olmayı sürdürmüş bir erkek.

Vildan, çocukluk çağında babasından fiziksel, annesinden psikolojik şiddet görmüş, hayatı utanç ve düşük benlik saygısı ile şekillenmiş bir kadın. Büyüğünde kendisini fiziksel ve psikolojik olarak istismar eden erkekler seçmiş ve alkol bağımlısı olmuş bir kadın.

Dışarıdan bakıldığında Esma, Mehmet ve Vildan’ın ortak yönünü bulamazsınız belki. Farklı koşullarda yetişmiş, farklı hayatların karakterleri. Bu üç karakterin buluştuğu tek bir ortak nokta var, o da hayatları boyunca yeniden sahneye çıkmaktan yorulmayan travma öyküleri.

Çocukluk çağı travma öyküsü olan kişiler bugün de travmayla ilgili pek çok şey deneyimleyebilirler. Travma Sonrası Stres Bozukluğu dediğimiz sendromda travma kronik şekilde orijinal travma ile benzer şeyler yaşandığı anda tekrar sahneye çıkar. Bazen de, yukarıdaki örneklerle olduğu gibi travma bizi bilinç dışı bir kumandayla yönetir. Kaynağını travmadan alan davranışlar sergiler, seçimler yaparız ama bu kaynağın farkına varmayız. Bazen de bilinç düzeyinde gayet farkında olup bu farkındalığı alkol, madde kullanımıyla, kumar veya alışverişle bastırmaya çalışırız.

Araştırmalar, çocukluğunda cinsel istismara maruz kalan bireylerin yetişkinlikte kendine zarar verme davranışına ve ilişki bağımlısı olmaya yatkın bireyler olduğunu gösteriyor. Bunun nedenini travmanın yarattığı fiziksel etkilerle ilişkilendiriyorlar. Travma, parasempatik sinir sistemini etkileyerek kişide aşırı tetikte olma hali yaratan bir durum. Travmanın yeniden sahnelendiği durumlarda da bu mekanizma işleyerek yine kişide riskli davranış sergileme- heyecan arama dürtüsünü artırıyor. Haliyle, travma sebebiyle yüksek adrenaline alışmış sinir sistemini normale çekmek zor olabiliyor.

Ne Yapmalı?

Bazen çözüm, problemin ta kendisi olabilir. Pek çok durumda olduğu gibi burada da yapılması gereken ilk şey problemi tanımlamak. Kişiler problemi tanımlayıp davranışların kaynağını travmalarının yeniden sahnelenmesi olduğunu anladıkları anda çözüm için bir adım atılmış oluyor. İkinci adımda da buna göre bir iyileşme yolu seçiyorlar.

Gelin birlikte Onur’un hikayesine bakalım. Onur, 17 yaşındayken babasının ölümüne şahit olmuş genç bir adam. Bu kaybı izleyen yıllarda acı ve yas yoğun alkol ve madde kullanmasına, riskli cinsel davranışlar sergilemesine neden olmuş. İçinde bulunduğu rahatsızlık verici durumdan bu şekilde kurtulabileceğini düşünüyor. Tabii travma anının yaşandığı sahneden kaçıyor, aklına geldiğinde ne o anı ne de mekanı düşünmek istemiyor. Alkol ve madde bağımlılığıyla tedavi sürecinde Onur bir gün babasını kaybettiği yere gitmeye karar verdi. Gidip oraya bir çiçek bırakmak, babasının ruhuna dua etmek istedi. Sonra da alkol veya madde kullanmak yerine gidip evde ağlamak için kendine izin verdi…

Travmaların yeniden sahnelenmesi bazen bir felaket çanı değil iyileşmek için alarm sinyalidir. Bağımlılık gibi, kendine zarar verme gibi sonuçlarla ilgili yardım almamız gerektiğini söyler bize. Bu çağrının farkına vardığınızda profesyonel yardıma başvurmak kendinize yapacağınız en büyük iyilik olacaktır.